Günümüzde bir vampir modası aldı başını yürümekte. Ama bu vampirler bizim bildiğimiz kanlı,
ürkütücü vampirler değiller. Bunlar iyi niyetli, barışçıl ya da en kötüsünden
sevebilen vampirler… Hatta kitaplar göz
önüne alınırsa aşklarıyla, sevebilme kabiliyetleriyle ve öfkeleriyle bizden
daha çok insani özellik taşıyorlar. Öyle
ilginç yetenekleri var ki Dracula’nın yarasaya dönüşüyor olması solda sıfır
kalıyor. Birkaç örnekle bu vampir modasını açıklamaya çalışacağım.
Hepiniz Alacakaranlık serisini daha doğrusu efsanesini duymuşsunuzdur. Edward’la
Bella’nın ölümsüz aşkı. Ama benim ilgimi çeken bu değil. Benim ilgimi çeken
Stephanie Meyer’in vampirleri. Bu vampirlerin güneş ışığında hiç
görünmemelerinin sebebi yanıp küle dönüşecek olmaları değil, hayır efendim,
bunun sebebi parlıyor olmaları! Bunlar güneş ışığında parlayan, elleriyle kaya
parçalayan, zevk için aslanlarla güreşen ve zarafetle geyiklerin boynunu
koparan kehribar gözlü, nazik vampirler. Tabi işin içine bir damla kan girince
tüm nezaket silinip gidiyor. Bir damla kanı görünce daha doğrusu koklayınca
kendinden geçen vampirlerin en az beş yüz liseli kızın bulunduğu bir ortamda
kimseyi öldürmemeleriyse bir mucize. Ah, unutmadan, bu vampirler insanlardan
çocukta yapabiliyorlar, kim iddia ediyorsa ölü bir vücudun içinde
yaşadıklarını, yanılıyor.

Vampir günlükleri gerçekte 1994 yılında yazılmış bir seri.
Ama bu seri ‘vampir akımı’ tamamen oluşmaya başlayıncaya kadar pek ortaya
çıkmıyor. Daha sonraysa bu serinin dizisi çekiliyor. Vampir Günlükleri, şu anda
üçüncü sezonu yayınlanan, Amerika’nın en popüler dizilerinden biri. Bunun
sebebi ise senaryonun ve oyuncuların kalitesi. Bir diziyi hem güzel kızlarla hem de yakışıklı
erkeklerle doldurup, ortaya birazda macera ekledikten sonra ‘seyircinin
ilgisini çekememe’ gibi bir durum söz konusu dahi olamaz.
Ama ne yazık ki kitap aynı yeteneğe sahip değil. Bunun en
önemli nedenlerinden biri ana karakterin karakterden çok tipe benziyor oluşu.
Güzel, zeki ve insanı yoracak derecede iyi kalpli. Asla öfkelenmez, asla
sinirlenmez, hep affedici… Açıkçası üçüncü kitapta söz konusu karakterin meleğe
dönüşüp kanatlanması beni birazcık bile şaşırtmadı.
Söz konusu seri, dizinin çekilip, ünlü olmasından sonra
devam ettirildi ve esas facia burada başlıyor. Smith’in doksanlı yıllarda
yazdığı son kitap hafif bir bitirişe sahip. Devam ettirilebilir. Ama küçük bir
aksaklık var ki insanın aklını başından alıyor. Yazılan son kitapta, öğrenciler
liseden mezun oluyor ve balo yapıyorlar. Ama bu balo 1996 yılı mezuniyet balosu
ve bu çocuklar 1996 mezunları. Ve bu arada ana karakter sürekli eski bir defter
olan günlüğüne notlar alıyor. Diğer kitapta ise neler oluyor şöyle özetleyeyim.
Bizim kızın günlüğü bilgisayar günlüğü. Bu daha geçen sene
96 mezunu olan çocuklar kasabaları işgal altındayken cep telefonundan internete
bağlanıyorlar. Esas oğlanlardan birinin
siyah bir Ferrari’si olduğunu da unutmamak gerek. Aa şu işe bakın yılda 2008 oluverdi.
Eh işte, iki kitap arasında böyle bir fark yaşanınca insanın
okuma hevesi de kaçıyor.

Masal dediğiniz şeyin, çocuklara yatmadan önce anlatılan,
iyilik ve kötülük dersi veren ama güzel hayaller barındıran bir hikaye türü
olduğunu herkes bilir. Ama gelin görün ki Vampir Akademisi serisinin ikinci
kitabının üzerince kocaman harflerle ‘Bir Dampir Kış Masalı’ yazıyor. Her
sayfada birinin öldüğü, yaralandığı ya da ‘ısırıldığı’, en sıkıcı kısmı
vampirin bağışçısından kan içtiği yer olan bir kitabı masal olarak
değerlendirmek ne kadar garip olsa da yayınevi böyle bir şey yazmayı uygun
görmüş, bize söz düşmez.
Ah bir de bu yeni vampirlerin teknolojiyle bu kadar iç içe
olması ürkütücü..
Vampir sevgilisi olan insan kıza mesaj atar.

Tabi öldüren ya da gündüzlerini mezarlıkta, toprağın altında
geçiren vampirlerde var. Şahsen ben üzerinde gömlekle toprağın altına girmenin
tabutta uyumaktan daha ürkütücü olduğunu düşünsem de Charlaine Harris’in yarattığı, bu, insanların
vampirlerden haberdar oldukları, vampirlerin sentetik kan içtikleri ve telapati
gibi yeteneklerin, hatta şekil-değiştirenlerin yanı sıra perilerinde olduğu
bu dünyayı oldukça ilginç buluyorum.
Kitabın diziye çevrilen şekli Vampir günlükleri gibi kitapla alakasız olup,
cinselliği sürekli öne çıkarmakta. Ama yazarın yaratıcılığını ve anlatışındaki
akıcılık ve ironiyi tebrik etmek gerek.
Cadenta harika bir yazı olmuş canım. Umarım ödevinden çok yüksek bir not alırsın :) Sana yüksek not vermeyen öğretmenin aklına şaşarım :))
YanıtlaSilTeşekkür ederim canım :D Versin versin, bence de versin :D
Silstrahd okumani isterdim.
YanıtlaSililk kez senden duydum ama biraz önce araştırdım, çok ilginç birine benziyor:D en kısa zamanda okumayı planlıyorum.. Bu kızı elde edememe lanetini aynı düşüş'te yapmışlardı ama o seri güzel değildi, bu daha güzelmiş gibi görünüyor.
SilBazen keşki bende vampir olsaydim diyorum.Ama iyi vampir olmak isterdim.Çünki kötülügün sonu yokoluştur.Sadece sûper güçler edinmek vee Vampir olmak istiyorum. 💜
YanıtlaSil