
Yaptığım hatadan dolayı film hakkında
seyrettikten sonra birazcık araştırma yaptım.
Aşk Zamanı, İngilizce adıyla In The Mood For Love, orijinal adıylaysa Fa Yeung Nin Wa, 2000 yılı, Hong Kong yapımı,
yönetmenliğini Kar Wai Wong’un yaptığı
dram romantik türünde çarpık evlilik ilişkileri üzerine kurulu 100 dakikalık
bir film.
Filmde imgeler
inanılmaz güzellikte kullanılmış ama anlayabilmek için oldukça dikkatli olmak
ve filmi bir anlığına dahi olsa kaçırmamak gerekiyor. Ben imgeleri anlamakta
zorlanan insanlarım, bu yüzden bazı arkadaşlarımın açıklamalarının çok yardımcı
olduğunu itiraf etmem gerek. Ama görselliğini anlayabildiğim için mutluyum.
Kadının fizikselliğini öne çıkartan bir çekim yapılmış, hatta çoğu zaman yüzüne
odaklanmak yerine vücuduna odaklanıyor, oldukça düzgün ve çekici bir vücudu
olduğu ve bunu zarafetle sergilediği içinse bu durum ilgi çekici oluyor.
Kadının aynı kıyafetleri tekrar giyiyor oluşu, arada yüzüğü taktığı parmağını
değiştiriyor oluşu ise günlük hayatta hep yapılan şeyler olduğu için
doğallığını arttırıyor.

Filmin müziklerine
hayran kaldım, aynı müziğin birkaç kez tekrarlanıyor oluşu, bize onları biraz
daha dinleme şansı veriyor. Özellikle filmin ilk yarısında dinlediğimiz, şu heyecan
verici müziğe bayıldım, her çaldığında hastalık verici derecede bir inançla hiç
gelmeyecek ‘aksiyonlu’ bir olayı beklemiş olsam da.
Filmin birbirinden
oldukça kopuk sahnelerden oluşuyor oluşu ve karakterlerin sadece beş saniyelik
bir bölüm boyunca gülüyor oluşu beni yorsa da eğlendiğim bazı yerler oldu.
Özellikle Bay Chaw’un Bayan Chan’e ‘eve gidince 3 kez çaldır’ deyişine hayran
kaldım, biz gençlerin hayatının en klasik cümlelerinden biriydi bu, şu sms
kampanyaları alıp başını yürümeden.
Ayrıca ayrılık sahnelerini prova ettiklerini anladığımda da çok
gülmüştüm. Tam birbirinden ayrılacakları için üzülüyordum i birden kahkaha
atmaya başladım. Duygusal bir sahne
olduğunun bilincindeyim, kadın hüngür hüngür ağlarken kendimi birazcık olsa
kötü hissetmem gerektiğinin de, ama bu ‘prova’ olayı o kadar hoşuma gidiyor ki
kendime engel olamıyorum.

Aradan 3 yıl
geçtikten sonra kadının eski evini kiralayışı çok tatlıydı, keşke sözde ‘oğlu’
üç yaşından bu kadar büyük olmasaydı.
Ağaç kabuğuna sır
söyleme fikrini sevmiştim ama adam sırrını betona söylemeyi tercih edince bir
an şoka girdim, hatta öyleki film bitene kadar çıkamadım ve ekranda yazılar
belirmeye başladığındaysa saf saf ‘Bitti mi ki!’ diye bağırdım. Ve evet
bitmişti. Sonradan öğrendim ki o betondan çiçek açmış, keşke onu kaçırmasaydım,
kulağa oldukça hoş geliyor. Filmi çok beğendim ya da hiç beğenmedim demeyeceğim
ama hafızamda yer edindiğini söyleyebilirim, uzun bir süre unutabileceğimi
sanmıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder