Pazar, Ocak 8

Dedeciğim, seni çok sevdim.

 Sevdiğin birini kaybetmenin acıttığını herkes bilir ama asıl zor olan sadece sevdiğiniz birini değil aynı zamanda sizin bir parçanız olan birini kaybetmektir. İşte o zaman aslında kaybetmenin ne olduğunu öğrenirsiniz. bir oyunu, bir yarışmayı, değerli bir hediyeyi kaybetmekten çok daha farklıdır, bu hediyeyi değerli kılan şeyi kaybetmektir.
 Annemle babam ben daha bebekken boşanmışlar, annem daha sonra ben sekiz yaşındayken yeniden evlendi. üvey babamı öz babamdan ayırmam, baba falan derim, belki küçük yaşta hayatıma girdiği içindir. o zamanlar onun benim için boş olan baba figürünü gerçek anlamıyla doldurduğuna inanırdım ama zamanla onu sevsem de gerçekten oraya oturtamadığımı fark ettim. her neyse önemli olan bu değil.
 Babasız yaşamak zordur, bilmeyenler bunu asla anlayamaz. Ben bile çoğu zaman anlayamıyorum. bir şey eksik, eksik olduğunu biliyorum ama ne olduğunu asla anlamıyorum. Ya da şimdiye kadar anlamıyordum.
 Dünyadaki en zalim yaratıklar aslında çocuklardır. ne kadar inciteceklerini bilmeden size eziyet ederler. Çoğu zaman bunları hatırlamayız ve bunu sebebinin yaşımız olduğunu düşünürüz. Bende durumun böyle olduğunu zannediyordum ama biri laf arasında ağzından çocukluğumun tüm detaylarını beynimden sildiğimi hatırlatacak bir şeyi kaçırana kadar. Annemle üvey babam evlendiğinde üvey babamın elinden tutup onu mahallede gezdirmişim ve tüm çocuklara 'Beni artık ezemeyeceksiniz. Benim de bir babam var' demişim. Ben bunu hatırlamıyorum. Ama çocuklara karşı böyle tavır alsam da asla yalnız değildim. Dedem vardı.
 Dedeme annem yeniden evleninceye kadar Ziya baba dedim. O benim babamdı. elinden geldiğince beni korumaya çalışırdı. her zaman yanımdaydı. istediğim tek bir şeye bile hayır demedi. üzülmemem için ne gerekiyorsa yaptı. bildiğim çoğu şeyi ondan öğrendim. Yazları köye gittiklerinde bende bir kaç haftalığına yanlarına giderdim. Bana bir şeyler öğretebilmek için evin balkonunda saatlerce oturur benim düzgünce okumamı, çalışmamı sağlardı. Ben sessizce okurken yanımda kımıldamadan oturur manzarayı seyrederdi, sonra ona okuduklarımı sıkılmadan dinler, benimle bu konuda tartışırdı. Balkonda yastıklar, minderler olurdu. çalışmayı bıraktığımızda birbirimize sarılarak uzanırdık, bana öğütler verirdi. Orada neredeyse bütün gününü benimle uğraşarak, gülümseyerek geçirirdi. Bana ihtiyacım olan baba sevgisini hiç üşenmeden, zevkle verirdi.  Anneannemle o benim torunları değil çocukları olduğumu söylerdi.
 Dedem sık sık hasta olur hastaneye yatardı ama hep iyileşirdi. anneannemse hep sağlamdı. sonra bir gün aniden anneannem kanser oldu ve hepimizin dikkati onun üzerine çevrildi. bu arada dedemi aksatmaya başlamıştım.
 Her hafta sonu oraya giderdik, ben geç saatlere kadar kalmak istemezdim, çünkü çok sıkılırdım. Bir hafta sonu, pazar günü dershaneyi astım ve annemle dedemlere gittim. Annem, anneannem uyumuştu. dedem beni yanına çağırdı ben de onun yanına uzandım. çok güzeldi ama aradan beş dakika içinde dedemin kuzeni geldi. Bende öyle olunca yanından kalktım ve anneannemin odasında uzandım. Akşam babam(üvey) geldi, biraz oturmak istediler ama ben eve gitmek istedim, pazarları eve erken gelmeyi seviyorum, sonra uyumakta zorlanıyorum. Dedem bana sormuştu 'neden sürekli eve gitmek istiyorsun?' diye bende 'Burası çok sıkıcı' demiştim. Dedemde gülmüştü. Çıkarken ikisini de bolca öpmüştüm, keşke daha çok öpseymişim.

Aradan üç hafta geçti. Gece yarısı babamın telefonun sesine uyandım, dernek başkanı, oradan acil bir şey olmuştur diye düşünüp, kulaklıklarımı iyice takıp yeniden uyudum. sabah uyandıktan iki dakika sonra annem aradı beni. Şaşkınlıkla açtım telefonu, annem 'deden hastanede, kalın bir şeyler giy, seni almaya geliyorum' dedi. ben ağlayarak hazırlandım tabi, çok korkuyordum. Sonra annem geldi, çantama yünlü çorap attırdı, aneannemlerin evi soğuktur diye. Hızlıca bir kaç eşya daha aldık ve aşağı indik. Annem kuzeniyle gelmişti, arabaya bindik. Ben orada korkarak dururken annem arkasını döndü ve ' Deden öldü. Ama sen zaten anladın değil mi?' dedi. gözlerim yaşlarla dolmuştu. ama doğru söylüyordu. aslında aradığı anda anlamıştım. annem böyle şeyleri beni üzmemek için normalde elinden geldiğince ertelerdi ama bu sefer direk aramıştı. Eve gidiş yolu bir hayal gibi. eve giriş bir hayal gibi. dedemin nerede olduğunu sorduğumu hatırlıyorum. Annemin beni dedemin normalde kaldığı odaya götürüşünü. İki kanepenin arasında bir şey vardı. uzun, beyaza sarılmış bir şey. annem üzerindeki çarşafı açtı ve dedemi gördüm. cildi beyazdı, fazla beyazdı. Yüzüne bakamıyordum ama bir anlık bakışım aklıma kazındı. anneme dönüp 'Öpebilir miyim?' diye sordum, öp dedi. Ama yapamadım, korktum. korktuğumu fısıldayınca beni hemen odadan çıkardılar. sonra yüzü kapalıyken bir kez daha girdim yanına ama bakamadım. sonrada evden çıktım döndüğümde götürmüşlerdi. Herkes ağlıyordu, annemle ben hariç. Üstüme aşırı bir sakinlik düşmüştü, şoktaydım sanki. İnsanlar geldi, gitti. yemek verildi, sonra cenaze namazı kılındı. Sonra cenazeye gittik. Onu toprağın içine koydular. uzaktan. tek başıma seyrettim. Kimsenin yaklaşmasını istemedim. sonra üzerini gömdüler ve dedem öylece sonsuza dek gitti. hava buz gibiydi ama ben üşümüyordum, bir daha asla üşüyebileceğimi sanmıyordum. Dedem gömülürken her şey daha da gerçeklik kazanıyordu. dedemin cesedini gördüğümde bile bu kadar gerçek gelmemişti ölümü. Dedemi kaybetmiştim. Hayatım boyunca bana gerçekten, tam anlamıyla değer vermiş tek erkeği kaybetmiştim. Bana yıllarca babalık yapan adamı kaybetmiştim. Kimsem yokmuş gibi hissediyordum, sanki dedem öldüğünde dünya dönmeyi bırakmıştı. Benim için her şey anlamını kaybetmişti. Annemin sevgisi yeterli değildi, belki de asla olmayacaktı çünkü bir annenin sevgisiyle bir babanın sevgisi farklı şeylerdi. Ben dedemi kaybetmiştim, sevdiğim tek erkeği sonsuza kadar kaybetmiştim.
 İşte o zaman kaybetmenin ne olduğunu anladım. Kaybetmek, sonsuza kadar olan bir şeydi. Kaybetmek üzülmenize bir kere değil, milyonlarca kere neden olurdu. Ve kaybettiğiniz zaman, kaybınızın büyüklüğünü her geçen saniye daha fazla anlardınız...



Subscribe to Our Blog Updates!




Share this article!

10 yorum:

  1. Bu durumda ne söylenir pek bilemiyorum ama deden senin gibi bir torunu olduğu için çok şanslıymış.Başın sağolsun Cadenta..

    YanıtlaSil
  2. Açıkçası bende bu durumda ne söylenir bilmiyorum. Kelimelere asla doğru şekli veremiyorum. Onun gibi bir dedeye sahip olduğum için asıl şanslı olan benim. Ben sadece torunlarından biriydim, o beni sevmeyi seçti, benim tek yaptığımsa karşılığını vermek oldu..

    YanıtlaSil
  3. Gözlerim doldu desem...
    Geçmişe gittim bi an bende, sen sadece sıkıldım demişsin ama ben o kadar çok kırmıştım ki dedemi.
    Hala aklıma geldikçe kötü oluyorum.:(

    YanıtlaSil
  4. İnsan çok üzülüyor. Biliyorum. Ama üzülme. Aileler birbirini sevmekle yükümlüdür. Ne kadar kırılsak da hep affederiz. Aynı yerlerde olmamamız bunu değiştirmez. Sen onun yerinde olsaydın ne yapardın öyle düşün? Ben dedemin beni affedeceğine eminim, hatta yüzünde bir gülümseme oluşacağına. Çünkü benim dedem hayatı boyunca bana bunu yaptı. ( Neden onu her düşündüğümde ağlamak istiyorum anlamıyorum, sanırım asla ağlayamayacağımı bildiğim için)

    YanıtlaSil
  5. Seni çok iyi anlıyorum canım. Annemle babam 3-4 sene önce boşandılar. Babamla nadir görüşebiliyorum çünkü farklı şehirlerdeyiz. Aynen öyle; hissedilmese de bir eksiklik. Ben de dedemi 2 yıl önce trafik kazasında kaybettim. Bize de gündüz iyi, hastanede dediler. Akşam gidince söylediler vefat ettiğini. Anneannem ise 1 yıl sonra bu üzüntüe dayanamayıp beyin kanaması geçirdi ve onu da kaybettik. Başın saolsun canım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim tatlım. Benim anneannemde kanser, üzülmemesi gerek. Ama bunu nasıl isteyebilirsin ki? Dedemle evlendiğinde 14 yaşındaymış. Şimdi 70 civarlarında.
      Benimkiler boşandıklarında ben bir yaşlarındaydım. Yani bir babaya sahip olmanın ne demek olduğunu gerçekte bilmiyorum ama bununla yaşamayı öğrendim. Bilmediğin bir şeyin eksikliğini çekemezsin değil mi? okumadığın bir kitapta ölen ya da acı çeken bir karakterin seni etkilemeyeceği gibi..

      Sil
  6. başın sağolsun :( yeni yazdığım için gerçekten özür dilerim. acını tahmin edebiliyorum çünkü birkaç sene önce yakın olmadığım dedemi kaybedince bile aşırı üzülmüştüm,yakın olanı kaybettiğinde ki nasıldır Allah bilir...Dediklerim durumu değiştirmez ama elimden sadece bu geliyor çok kötü hissediyorum bu yüzden :\ :(

    YanıtlaSil
  7. Lavinya. Düşünmen yeterli canım. Kimsenin elinden bir şeyler gelmiyor kabullenmekten başka. Ama gerçekten sevdiğin birini kaybetmek çok garip. Kalbin sıkışıyor bazen, nefes alamıyorsun. Biri bir şey dediğinde dedemin vereceği cevaplar yankılanıyor beynimde, yürürken yanımda yürüdüğünü hayal ediyorum. Aslında hiç olmadığı kadar yanımda ama yine de çoğu zaman beynimin küçük bir oyunundan başka bir şey değil...

    YanıtlaSil
  8. bence onun hala anısıyla yaşıyor olması düşünüldüğünden daha sağlıklı :) ben de ölen yakınlarımın hala yaşadığını hissederim, arada sırada gerçek dank etse de yine geçer :) tamam susuyorum kendini ifade edememe alarmı :D

    YanıtlaSil
  9. yok yok ben anlıyorum seni, heralde o alarmla aramızda yakın bir bağ olduğundandır :D

    YanıtlaSil

Return to top of page
Powered By Blogger | Design by Genesis Awesome | Blogger Template by Lord HTML