Cumartesi, Şubat 25

Boş-Ver!

 Çoğu zaman hayatı akışına bırakırız. Her şey kontrol etmek yerine, onları izlemeyi tercih ederiz.Bu bazen bir dakika sürer, bazense yılları alır. Ama sonuç hep aynıdır. Kendimizi bir anda buluruz. Başımıza gelen basit bir olay ya da hayatımızı etkileyen başlangıçlar... Nasıl olursa olsun bir bakarız ki, artık yaşadığımız bu hayat bizim hayatımız değildir. Sanki, televizyon seyrediyormuş gibi hayatımız başkaları tarafından yaşanırken, biz durup seyretmekteyiz.
 Boş verişler başlangıçta hep tatlıdır. Çikolata gibi mutluluk verirler. insan nasıl sadece çikolata yiyerek yaşayamazsa; hayatını sadece boşverişlerle geçirerek de harcayamaz. Çikolataya o inanılmaz tadı veren şey, nasıl ona özlem duymaksa; boşverişler içinde aynı şey geçerlidir.
 Neden yaptığımı bilmiyorum, sadece karşı koyamıyorum. O kadar sakin geliyor ki hayat. Peki yaşıyor muyum? Bir anda dengemi alt üst eden bir şey olana kadar evet. peki ya sonra? Duruyorum, dönüyorum  ve bakıyorum gerçekten yaşadım mı? Yaşıyor muyum?
 Kitaplarda okumuş, filmlerde muhakkak seyretmişsinizdir. klasik bir senaryo vardır sürekli karşımıza çıkan. Yaptığı her şeye dikkat eden, hayatı kontrol etmeye çalışan kız; ve ona her şeyi kafayı taktığını söyleyen çocuk. Bu ikisi birbirlerine aşık olurlar. Kız daha gevşek olmayı öğrenirken, erkek daha ciddi olmayı öğrenir hayatın karşısında. Ne zaman bunu görsem, gerçekten böyle mi acaba derim. Karşımıza o kadar çok yerde çıkan bir şeyin yanlış olduğuna inanmak zor, zaten yanlıştır da demiyorum. Ama nedense ne zaman bu senaryoyu görsem kendime dönüp soruyorum. "Her şeyi kafama çok mu takıyorum"diye. Sonra işte o bahsettiğim boşverme dönemine giriyorum. Aradan zaman geçiyor, bu seferde her şeyi boş veren halimden mutsuz oluyorum. sanki hayat yeterince değerli değilmiş gibi. Sanki kaçıp giden dakikalarımı geri getirebilirmişim gibi. Her gün, her dakika, her saniye ömrümden biraz daha alırken, oturup seyretmek bana verilen bu şansa haksızlık etmek değil de ne? Bir kez daha gülebilecekken, bir kez daha birine sarılabilcekken, bir kez daha beynimde düşünmenin ve çalışmanın yorgunluğunu hissedebilecekken, bir kez daha mutlu olabilecekken, bir kez daha gözlerimi umutla açabilecekken, neden yapmayım? Gerekirse acıyı, üzüntüyü, mutsuzluğu hissedip; sadece bir şeyler hissettiğim için mutlu olmamayayım? İnsanlar bana bakmalı ve asla bir şeyleri kaçırmadığımı görmeliler, hiç bir duygunun boş gördüğümüz hayaller gibi kayıp gitmesine izin vermediğimi.  Birbirlerine gizlice işaret ederek beni göstermeliler, belki eleştirerek, küçümseyerek ya da içtenlikle gülümseyerek. 'İşte o! Sürekli bir şeyler hisseden kız!'   



Subscribe to Our Blog Updates!




Share this article!

1 yorum:

  1. Mimlendin! http://birmegolamankiz.blogspot.com/2012/02/mim-vol-2.html :))

    YanıtlaSil

Return to top of page
Powered By Blogger | Design by Genesis Awesome | Blogger Template by Lord HTML