Perşembe, Mart 29

Bir 'Baba' ve 'Kızı'


Okuyanlar bilir benim babamla oldukça garip bir ilişkim var. Şey aslında garip demek ne kadar doğru emin değilim çünkü ‘garip olmayan aile ilişkileri’ hakkında pek bir fikrim yok açıkçası. Her neyse biz babamla önceden plan yapmıştık, bugün beraber sinemaya gidecektik. İşte okuldayken beni  aradı , saat beş civarında buluşmaya karar verdik, benim de dershanem vardı zaten, etüt çıkışı Ankamall’e gidecektim. Sonra babam bana derste mesaj attı ki o an fark ettim insanın babasından mesaj alması çok ilginç bir şey. Aynen aktarıyorum:
Babam: Sen okuldan kaçta çıkıyosun
Ben: Ucu on gece(telefonum yeni servisten geldi de daha uyum sağlayamadık)
Babam: Daha erken gidelimmi
Ben: Olabilir. Plan ne?
(Yazım hataları mesajlaşma esnasında olanlardır.)
  Her neyse işte biz kararlaştırdık, okul çıkışı aldı babam beni. Anteres’e gitmek istiyordu, oraya gittik.  Ben de şimdiye kadar bir bilemedin iki kez gitmişimdir oraya, pek de sevmem. Ama sinema salonları güzelmiş. Film seanslarına baktık, en yakın olanları benim hayatta seyretmeyeceğim filmler. Ben zaten Açlık Oyunları’na gitmek istiyordum. Aslında ona çıktığı gün gittim ama kitabını çok beğendiğimden tekrar gitmek istedim. Sevdiğim filmlere öyle yaparım ben. Çoğu Karayip Korsanları filmine iki kez gitmişimdir mesela.
  Açlık Oyunları’nın en yakın seansı da altıyı çeyrek geçe başlıyordu, babam o kadar beklemeyelim, zaten seyretmişsin, dedi. Ama ben durur muyum? Babamın telefonundan bağlandım internete sinema arıyorum. En sonunda uflaya puflaya Ankamall’e gittik. Ben biletleri aldım, o arada Genç Turkcell şifresiyle verilen indirimli mısır kuponunu kaybettim.
  Sonra babamla şu çikolata şelalesinden yemeye gittik. (Aslında adı bu değil ama) Görevli resmen bizi dolandırdı, fiyat farkını söylemeden onu bunu eklettirdi sonra iki katını aldı. Bu benim ilk yiyişimdi zaten. Beğendim ama öyle çok matah bir şey de değildi. Sonra birlikte D&R’a gittik. Babam kişisel gelişim kitaplarına bakarken bende İngilizce romanlara baktım. Sophie Kinsella’nın birkaç kitabı vardı Türkçe’ye çevrilmemiş ama hiç araştırma yapmadan almak istemedim. O arada babam elinde iki kitapla geldi. Düşünce Gücüyle Tedavi 1 ve 2.  Bu kitapta hastalıklar, bunlara neden olan düşünceler ve bunlardan kurtulmak için ne düşüme gerektiği yazıyor. Direk baş ağrısı kısmını buldum. Çünkü arada öyle ağrıyor ki bir silah bulup kafama dayamak istiyorum ama tabi o baş ağrısına rağmen aklım birazda olsa yerinde.
 Neyse, konuyu dağıtmadan sadece hastalıkların ve nedenlerini alıntısını yapayım.
 Baş Ağrıları(Bkz. Migren) - Değersizlik duygusu. Özeleştiri. Korku.
  Tabi ben bunu görünce kitapçının ortasında dona kaldım. Çünkü o değersizlik duygusunu kesinlikle hissediyordum. Babam bakıyor sanki bunu gerçekten hissedip hissetmediğimi çözmeye çalışır gibi. Diyemiyorum ki ben bunu yıllarca hissettim ve en çok senin yüzünden diye. Ama sanırım anladı çünkü o da durgunlaştı. Ben de bu ara çok göze batan diğer hastalıklarıma bakıyım dedim
 Mide Bulantısı - Korku. Bir fikri ya da deneyimi kabul edememek.
 Araba Tutması(Bkz. Hareket Hastalığı) – Korku. Tutsaklık. Kendini kapana kısılmış hissetme.
  Açıkçası saçma sapan bir kitap diye yok saymayı tercih ederim ama bazılarını kesinlikle hissediyordum. O yüzden kitabı babamın eline tutuşturup ordan kayboldum. En çok o değersizlik kısmı koydu zaten. Çünkü bu çok üstünde düşünmemeye çalıştığım bir şey.
  Bu arada D&R’ı gezerken keşke küçük olsaymışım dedim. Barbie bebek için kıyafet tasarım çantaları var ya. Çıkartmaları, kıyafet şekil cetvelleri, kumaş desenleri falan var. Utanmadan orda tüm modellerini inceledim, zaten görenlerde kardeşine falan bakıyordur zannetmiştir. Şimdi ki çocuklar çok şanslı :D
  İşte sonra film başladı. Ama öyle bir yere vermişler ki boynum tutulacak dedim daha film başlamadan. Halbuki kadın ‘Arka mı olsun orta mı?’ diye sorduğunda ‘Ortalar çok önde değilse orta olsun’ demiştim. Film başlar başlamaz sağ tarafımda oturan kızlar birden ayaklandılar ve salondan çıktılar. Baktım geri gelmiyorlar bir yana kaydım. Öbür koltuğa bir adam montunu koyunca oraya kadar gidemedim. Yarıdan sonra söyledim adama, yüzümde de çok tatlı bir gülümseme. Bu arada fark etmeden geçemedim, iki erkek arkadaş gelmişlerdi. Aklıma direk Kanka Kanunlarındaki sinemaya gitme maddeleri geldi. Şamslı günümdeymişim ama son geçtiğim yer çok güzeldi. Ama Ankamall’ün sinemalarını sevmediğime karar verdim, hem sıkışıklar hem de boynunuzu falan ağrıtıyorlar.

  Sinemadan çıktıktan sonra telefonuma bir baktım, annem beş kez aramış. Aslında geç geleceğimi de biliyordu ama babamla olunca böyle arayıp duruyor.  O da haklı aslında ne zaman babamla buluşsam eve hasta geliyorum. En son buluştuğumuzda öyle bir başım ağrımıştı ki ilaçlar, vurguluyorum ilaçlar, kesememişti. Babamda ara anneni söyle dedi, belli etmemeye çalıştı ama baya bozuldu. Ben de kendimi kötü hissettim. Yani bütün bunların aslında benle hiçbir ilgisi yok ama kendini kötü hisseden yine ben, yine ben. Aslında ikisi de beni mutlu etmeye çalışıyor. Babam benimle daha çok vakit geçirmek istiyor, bu arada benim tadımı da kaçırıyor; annemde bunca yıldan sonra gelip hayatıma dahil olmaya çalışmasına kızıyor. İkisini de anlayabiliyorum. Babamın çabalarını da görüyorum. Bugün hiç sesini çıkarmadan oradan oraya götürdü beni. Hani ufak şeyler için direk insanları suçlama gibi huyları var, biliyorum. Gideceğimiz filmi beş kere söylediğim halde ‘söylemedin, ben de seanslara bakmadım, söyleseydin böyle dolanıyor olmazdık’ gibi. Yine de eskiden olmayan bir nazik ve sakin olma çabası var.  Ama ben geçmişi unutmakta zorluk çekiyorum. Bu sürekli o zaman böyle olmuştu, şu gün şunu yapmıştı gibi düşünmek değil. Sadece güvensizlik duygusu. ‘Bakalım bugün ne çıkacak?’ sorusu.
(Bu resim beni çok duygulandırdı, keşke benim de babamla böyle bir resmim olsaydı)
  Annemse babama kızgın. Benim ne kadar çok üzüldüğümü biliyor ve affetmiyor. Şimdiyse hayatıma girmesini artık belirli bir yaşa gelmiş olmam olduğunu, ileride bana ihtiyaç duyacağından birden ilgi göstermeye başladığını düşünüyor. Açıkçası bilmiyorum,  öbür türlü olmasını diliyorum; çünkü her şeye rağmen onu seviyorum. İnsanın kendi kanından birini silip atması çok zor. En ufak iyi bir davranışı bile her şeyi unutmama yetiyor. Ama unutulması gereken şeyler hiç bitmiyor. Sürekli, sürekli oluşuyor.
  Şu anda evdeyim. Babamın yanına her gittiğimde olduğu gibi hissediyorum. Sanki bir kitap okuyormuşum da okumayı bırakmışım gibi. Nedense beraber yaptığımız her şey kendi hayatımın değil de aslında ben olmayan ama bana benzeyen birinin hayatının bir parçasıymış gibi. Üvey babam, ben ve annem bir şeyler yaptığında da bu kadar yoğun olmasa da buna benzer hissediyorum. Ama aslında gerçek ‘Ben’ hangisiyim bilemiyorum, bu da beni öfkelendiriyor.




Subscribe to Our Blog Updates!




Share this article!

8 yorum:

  1. Sophie Kinsella'nın kitaplarını kesinlikle tavsiye ederim ben bayılarak okuyorum :) Ayrıca evet D&R'daki o tasarım kitapları çok şeker inanılmaz ilgimi çekiyor ama koskoca kız olmuş hala nelere bakıyor dedirtmemek için elime alıp incelemedim hiç :))

    YanıtlaSil
  2. Ben de çevrilmiş tüm kitaplarını okudum ama bunları başka bir yazar adı kullanarak yazmış, tarzının farklı olup olmadığını bilmediğimden almadım.
    Ben umursamadım valla, güzel güzel inceledim, babama da gösterdim, istersen alalım dedi ama maalesef dalga geçiyordu ben de kendimi rezil etmemek için sustum :D

    YanıtlaSil
  3. Geçmişi unut bence baban yaşıyor ve onunla birliktesin kıymetini bil şuanda pişman ve senle iyi geçiniyor bu yeterli değil mi. :)

    YanıtlaSil
  4. Şu an geçiniyor ama her an geri salabilir. Bunu daha önce o kadar çok yaşadım ki. her seferinde tekrar tekrar ümitlendim, daha fazla kırılmamak için kendimi savunmaya aldım artık. Ben de güvenebilmeyi istiyorum ama yapamıyorum :(

    YanıtlaSil
  5. Küçük bir mim pasladım sana :) http://birmegolamankiz.blogspot.com/2012/06/takntlara-taktm.html

    YanıtlaSil
  6. Bu mimle ilgili 3. yorumum nerelerdesin? Yoksa bıraktın mı yazmayı :( http://birmegolamankiz.blogspot.com/2012/08/bu-nasl-mm-lan-mimi.html :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. cevap yazamadım tatlım kusura bakma biraz yoğun bir sene geçirdim ama artık döndüm :D

      Sil
  7. Benimde babamın çok hataları var ve halada yapmaya devam ediyo evet belki bizden ayrı yaşamıyo ama bazen keşke annemle ayrı olsalardı diyorum.Biliyomusun babalarımızın hep bitanecik kızı olmak için hep ümitleniyoruzya senin hevesini kıran şey ne bilmiyorum ama benimki babamı paylaştığım başka kadınlar.Ve sanırım annemden daha çok önemsiyorum bu durumu.Senin durumun daha farklıdır tabi tam bilmiyorum seni anlayabileceğimi zannetmiyorum ne desem boş yinede üzülme Erkekler hep aynıdır.Arkadaşken,Sevgiliyken ve Babayken hiç değişmezler.Hata yapsalarda onları seviyoruz onlarında bizi sevdiğinden eminim, en azından babalarımızın... :)

    YanıtlaSil

Return to top of page
Powered By Blogger | Design by Genesis Awesome | Blogger Template by Lord HTML